20 Haziran 2012 Çarşamba

Azılı gölcüklüler

"Piç Yuvası" dergisinin düzenlediği, 1. geleneksel yılın gölcüklüleri yarışması sonuçları açıklandı:

Cühelaya not: Gölcüklü, kafasında saç yerine jöle taşıyan, toplum huzurunu bozmayı kendine görev edinmiş, ailesinden gizli sigara içen, karıya kıza kanser derecesinde düşkün -ama çoğunun 25 yaşına kadar asla eline kız eli değmez, bir kısmı ise para karşılığı yıpranmış bir fahişeyle susuzluğunu dindirir-, " karı kızın olduğu her yerde umut vardır" mottosunu kendine şiar edinmiş, eğitimsiz kitleye verilen addır.

El şakaları yapmak, ağız dolusu tükürük eşliğinde herkesin duyabileceği desibelde küfür etmek, nedensiz yere kavgalara karışmak ve - en ayırd edicisi- dapdar gömlek, tişört tercih etmek bu kitle mensuplarının genel özelliklerindendir.

Tekrar yarışmaya dönelim. İşte sonuçlar:

5 NUMARA: Gerçek bir Gölcüklü işte böyle olur. Abazanlık, saç baş, giyim tarzı her şey yerli yerinde. Ellerimiz kanayıncaya kadar alkış gönderiyoruz...


4 NUMARA: O saç, o giyim tarzı, o serseri hava, o gözlerden fırlayan kin,nefret ve küfür...Bunlar bir gölcüklünün olmazsa olmaz özellikleridir evet.  Ama bu kardeşimizi 4 numaraya taşıyan, diğer gölcüklülerden ayıran esas unsurlar: Tabanca ve kemer. Gerçek bir gölcüklü ile karşı karşıyayız.




3 NUMARA: Söze gerek bırakmayan bir kardeşimiz. Bir gölcüklü ekranlardaki yetenek yarışmalarına katılan çoğu gencin yaptığı gibi yapılması gereksiz hiphop hareketlerini elbette çocukluktan itibaren denemeli, öğrenmeli, yapabilmelidir. Ancak bu arkadaşımız o tipik gölcüklü hareketini başka bir gölcüklü ritüeliyle ( gölcüklüler istedikleri yere işemekte serbesttirler) birleştirmiş. (Son iki rakibi bu kadar iyi olmasaydı birinci olacaktı.)




2 NUMARA: Aşağıda yarışmamıza bir ekip çalışmasıyla katılan gölcüklü kardeşlerimizi görüyorsunuz. Kendilerini kutluyoruz. Gerçekten hayranlık uyandıracak düzeyde gölcüklü olduklarını söylemek gerek. Özellikle futbol takımı posteri diliyile konuşursak "oturanlar" diye tabir edebileceğimiz arkadaşların her biri, bu yarışmada bireysel dereceler elde edebilecek düzeydeler. Ancak onlar bir ekip olarak müracaat etmişler. Kendilerini yürekten kutluyoruz. Müthiş bir ekip. Müthiş bir çalışma. Teşekkürler.




1 NUMARA: Geldik bu yılın şampiyonuna. Sözlerin tükendiği noktalar vardır. İşte o noktalarda şampiyonlar vardır. Sihirli anlar, sihirli adamlar vardır. Gölcüğü en iyi yansıtan adam... Tek başına gölcüğün bir yansıması o. Bİr kültür taşıyıcısı, kültür elçisi. Önünde saygıyla eğiliyoruz...















16 Haziran 2012 Cumartesi

Gölcüklü Olmak

Maksimum şebekliğe rağmen kızlar konusunda yüzün gülmemesi, hayatın cilvesi, ve daha bir sürü şey. İşte Gölcüklü olmak böylesine ultimate kanserli bir hücre. Bu alemin Gattuso'sudur Gölcüklüler. Çalışırlar, didinirler, saçlarını dikerler, sakal bırakırlar, Facebook, Netlog, vb sosyal paylaşım sitelerini kuşatma altına alırlar, mahalleli kızların namus bekçiliğini yaparlar, kahvedeki amcaların favori adamıdırlar ama sonuç olarak başkanın kızını her daim Pato gibiler siker.

Günün birinde telefonuma gelen şu mesajla irkilmiştim: "Aga senin bir osman vardı, hani özürlüye benziyordu, ne oldu ona?"

Osman; Gölcük'te erkek başına %0.00001 kız düşen bir meslek lisesinde okumuş Gölcüklü bir yiğit. Kıvırcık, bonus saçlı, gözlüklü, komik, sempatik, ama hiçbir kızın dönüp bakmadığı biri. Üniversite olarak özelde okumayı tercih etti. Zaten özel üniversitede kız garanti olmalı. Hatta üniversite bunu belirtmeli ve dağıttıkları broşürde yazmalı.

Osman istemez mi İncir Reçeli'ndeki Halil Sezai gibi bir hayatı olsun, gündüz iş yapsın(yataktan kalk, masaya geç, bilgisayarda bir şeyler yazıp gönder), akşam bara gidip sikişsin, Taksim gecelerine akmaktan telefona cevap vermeye vakit bulamasın, tek derdi laikliğin elden gitmesi olan azılı bir Kemalist olsun. İster tabi, niye istemesin, o bir Gölcüklü sonuçta. Ama bunların yerine "Baba yaptım ama sınav zordu harbi, kasmışlar biraz bu sene" deyip, babasının "Senden bir nane olmayacak" bakışı eşliğinde özel üniversiteye(burslu olsa gam yemem) paketlendi Osman.

Bir Gölcüklü asla ama asla "yalnız, yakışıklı, kuul erkek" olma olayını tadamayacak zira bu arkadaşlarda böyle bir seçenek yok. hepsi standart model apaçi. Siz Miroslav Stoch'u kitap okurken, Fazıl Say konserinde kendini müziğin akışına bırakmışken ya da Ortadoğu'daki su ve petrol sorunu hakkında arkadaşlarıyla tartışırken hayal edebiliyor musunuz? Edemezsiniz, Gölcüklüler için de durum aynı. Yağmurlu havada su yok bu arkadaşlara. Bu hayat siz Gölcüklülere acımadı. Eğer bir gün psikopat bir seri katil olup çıkarsanız sizi haklı görecek tek kişi ben olacağım, emin olun.

10 Haziran 2012 Pazar

DÜNYA TARİHİNDE BUNDAN DAHA MAKARA BİR ŞEY OLMADI

"şimdi bunları söylüyorum, bunlar da para olmalı.’’

EPİGRAF OLARAK YUKARIDAKİ CÜMLEYİ SEÇMEM ELBETTE MALONE AMCA'NIN AMERİKAN BASINI TARAFINDAN YILIN İTİRAFI OLARAK DEĞERLENDİRİLEN İTİRAFINI GÖLGELEYEMEZ.
O İTİRAF Kİ SALLAMA ROPÖRTAJIN ŞAŞIRTICI AMA STATİK DÜZENİNİ SARSAN, YIRTIK DONDAN ÇIKAR GİBİ BİRDEN PATLATILAN VE ROPÖRTAJ ARASINDA REKLAM ARASI İŞLEVİ GÖREN BİR BÖLÜMDÜR.  O EFSANEVİ( EN SEVDİĞİM) "İTİRAF" BÖLÜMÜ BİLE TEK BAŞINA TÜRKÇE BİLMEYEN GAVURLARA ACIMA SEBEBİDİR. YAZIK SİZE GAVURLAR. BU MAKARA KAÇAR MIYDI?
ibo jordan'ı şaşırttı

nba şampiyonluğu için utah jazz'la final serisi maçlarına çıkan c. bulls'lu yıldızlar, türkiye'deki transfer rakamlarına inanamadı.jordan, ibrahim kutluay'ın aldığı transfer ücretini duyunca, ‘‘dalga mı geçiyorsun’’ derken yüksek rakamları eleştirdi.

bulls'un uğur merkezi

yer: chicago drake otel. burası, bulls'un karargahı. otelin alt katında blues bar var. ve burası chicago bulls oyuncuları için uğur merkezi. ‘‘ne zaman bir maçtan önce buraya gelirsek kazanıyoruz’’ diyorlar. ve bu otele basın mensuplarının girmesi yasak. ancak büyük tesadüf, türkiye'den rezervasyonumuzu buraya yaptırmışız. çaresiz bizi kabul ediyorlar. tek şartları var; fotoğraf çektirmemek. ‘‘tamam’’ diyoruz.

yine mi efes?

blues bar'da, michael jordan, scottie pippen, toni kukoç luc longley, jud buechler, steve kerr birarada. ve sonra güzel bir sohbet başlıyor. önce avrupalı toni kukoç geliyor. ve ilk sorusu, ‘‘türkiye'de kim şampiyon oldu, gene mi efes?’’ diye soruyor. ‘‘hayır’’ diyorum, ‘‘ülker oldu bu sene.’’ ‘‘değişiklik iyi’’ diyor kukoç ve ekliyor, ‘‘ama ülker bir türlü avrupa'da iyi yerlere gelemiyor.’’

avrupa, ilkokul

biz kukoç'la avrupa'daki basketbolu konuşurken scottie pippen araya giriyor, ‘‘siz neyi konuşuyorsunuz? avrupa hala bizim ilkokulumuz’’ diyor. kukoç dönüp ona cevap veriyor, ‘‘ama ben avrupa'dan geldim’’. başta jordan olmak üzere diğerleri takılıyorlar, ‘‘hala ilkokuldasın.’’ sonra ‘‘türkiye'yi tanıyor musunuz’’ diye soruyorum.

jordan'ın yorumu

hepsinde ufak tefek bir imaj var. ama en iyi bilgiyi kukoç veriyor. ‘‘biliyor musunuz, türkiye'de ortalama bir oyuncu yılda 2 milyon dolar kazanıyor.’’ işte burada basketbolun efsanevi adamı michael jordan lafa giriyor, ‘‘yanlış yapıyorsunuz. dışarıdan oyuncu alarak, para vererek, onları transfer ederek hiçbir yere varamazsınız. kendi ürününüzü kendiniz yetiştirmeniz gerekir.’’

postacı'dan yılın itirafı

utah jazz'ın ‘‘postacı’’sı ve büyük silahı karl malone, kaybedilen ikinci maçtan sonra bir basın toplantısı düzenledi. malone şunları söyledi: ‘‘bütün jazz taraftarlarından özür diliyorum. kazandığımız ilk maçta da, kaybettiğimiz ikinci maçta da son derece kötü oynadık. eğer ben bu kadar kötü oynarsam, biz bu seriyi kazanıp şampiyon olamayız.’’ bu açıklamalar amerikan basınında, ‘‘yılın itirafı’’ olarak değerlendirildi.

dalga geçiyorsun?

bu arada, ibrahim kutluay'dan bahsederek devreye giriyorum, ‘‘bir türk oyuncu, bir başka kulübe yaklaşık 10 milyon dolara transfer oldu’’ diyorum. cevap hemen geliyor, ‘‘o zaman niye nba'e gelmedi. nba'de 10 milyon dolarlık transfer yok.’’ ibrahim'in 3 yıl için 5.5 milyon dolar alacağını söylüyorum, ‘‘dalga geçiyorsun’’ diyip devam ediyor:

para vermelisin

‘‘bu parayla nba'den takımı avrupa'da kupalara taşıyacak oyuncular alırsınız, doğru düşünün. basketbol parayla oynanmaz. elbette para kazanılır. ama önce oyuncu basketbol oynamayı istemeli. işler paraya geldi mi belirli bir noktadan sonra olmalı. yani benim gibi. attığım adım para. sana şimdi bunları söylüyorum, bunlar da para olmalı.’’

denge gerek

bu sırada scottie pippen devreye giriyor, ‘‘türkiye'nin yükseldiğini duyuyorum. ama ne olduğunu bilmiyorum. fakat bu paralar çok. önce dengeyi kurmak gerek’’. ve sonra yeniden nba'e dönüyoruz. hepsi, ‘‘biz utah'ta bir maç kazanmamız gerektiğini biliyorduk. onu yaptık ve bundan sonra da işi bitireceğiz’’ diyorlar.

2 Haziran 2012 Cumartesi

Sözlükten Bir Kızla Tanışma Evresi

Cansu, interaktif sözlük aracılığıyla tanıştığım, hatırı sayılır bir devlet üniversitesinin hatırı sayılır bir bölümünde(halkla ilişkiler okuyan bir kızla diyalog kurmamı beklemiyorsunuzdur umarım) öğrenim gören bir kızımız. Muhabbetin hemen başında gerek bilgi birikimiyle, gerek kullandığı hoş mizah ile farklı olduğunu ortaya koyan birisi.

Kendisiyle genel kavramlardan, haberlerden ve sinemadan başlayan muhabbetlerimiz bir süre sonra yerini, kişilerin hayatlarında yaşadıkları olaylara, şu anda ve geçmişte yaşanan komik ve acılı anılara bıraktı. Sıcak, samimi, olgun yorumlarımla onu rahat hissettirmek, kafasını yaslayabilecek bir omuz olduğumu kanıtlamak, kurduğum cümlelerle onu mest etmek geçmişte edindiğim tecrübelerden ötürü zor olmadı. Müthiş bir çekim kuvveti vardı bu kızın. Kendisinin peşinde şu şekilde fır dönmeye başladım:



Sözlükte başlayıp Msn'de devam eden, sabahlamaya kadar varan uzun sohbetler bir süre sonra yerini ciddileşmeye, birbirini yoklamaya, bir nevi kur yapmaya bıraktı. O dakikadan itibaren başlayan "ilk kim fotoğrafını koysana diyecek" yarışmasını benden katbekat daha cesur olan Cansu kazandı. O esnada kazandığım zamandan istifade ederek klasörlerdeki fotoğrafları tarayıp, hemen her kıza kakaladığım, 40 yılın başı elimin yüzümün düzgün çıktığı fotoğrafı buldum. 

Ve işte o an... karşımda bu özgüveni nereden bulduğunu çok merak ettiğim, tartıya koysan kemiksiz 80 kilo civarı gelecek olan bir Cansu çıktı. "Allah'ım, neden ben, neden Kemal'e hep taş gibi sevişgenleri veriyorsun da bana böylelerini yolluyorsun" diyerek çemkirdim bir süre kendi kendime. Formula 1'da(van diye okudum dikkatinizi çekerim) pit alanını kaçırdığım günden bu yana hiç bu kadar sinir stres sahibi olmamıştım. İlk andaki şok, yerini fotoğrafı adam akıllı incelemeye bıraktı. Kendimi kandıramazdım, kol gibi bir gıdık ve o tombik yanaklar balkondan baksan bile belli oluyordu. Düşündüm, en azından memeleri dolgundur dedim, ama bu bile kendisine sıcak bakmama yetmiyordu, olmuyordu. Günlerdir harcadığım çabanın karşılığı bu olmamalıydı hiç kuşku yok ki. Sigara içen biri olsaydım kül tablasını sigaraya boğardım o esnada. B planını devreye sokmalıydım, yavaş yavaş, sindire sindire, alıştıra alıştıra. Neydi bu; kendisinden kurtulma süreci. Ondan kaçmak, yazdıklarına cevap vermemek, arada sırada aksi tavırlar sergilemek, muhabbeti "slm, nbr" kısır döngüsüne kadar düşürmek, vb... Hayal kırıklığı ile kapatılan bir serüvendi bu, her iki tarafın da sonuca boyun eğmesiyle sonuçlanan ve yeni maceralara doğru yola çıkmasına sebep olan...

1 Haziran 2012 Cuma

Kızı Buldun Bizi Unuttun

Jöle ile tel tel havaya kaldırılmış saçların, beyaz gömleğin, üstten açılan üç düğmenin, bundan istifade edip ortaya çıkan göğüs kıllarının, soluk mavi renkli kot pantolonun, pazar malı siyah kemerin cümlesidir kızı buldun bizi unuttun. Davar mahalle kızlarının peşinde koşanların, Facebook'ta "varlığımın kıymetini bilmeyenleri yokluğumla terbiye ederim" yazanların, sahilde elleri ceplerinde amaçsızca dolaşıp "moruk geçen kıza bir çakmışım var ya, apartman inledi ehuuu" muhabbeti yapanların(ki hemen hemen hepsi karşı cinsin elini en son 3-5 yaşlarında sokakta dolaşırken tutmuşlardır), aynı türden bir canlının vajinayı bulup ortamdan toz olmasıyla birlikte uğradıkları ihaneti anlatır kısacası. İçten içe bir sitem belirtir, "dal rüzgarı affetse de kırılmış bir kere" mesajı vermekle birlikte açık kapı bırakmaktır ihanet edene. Acıtandır...

İsimden Kaybedenler-Yutaka Fukufuji


Japonlar garip insanlar, aynı dil yapısına dayanmamız ve teknolojik bireyler olmaları haricinde pek elle tutulur(penise gönderme yaptım burada sghdfkj) yanları yok. Tabi ülkemizde gerçek hayattan dışlanmış, yarattıkları dünyada yaşamaya çalışan kızlarımızın sevgilileri olmaları dışında.

Neyse, fotodaki arkadaş Yutaka Fukufuji. Japon menşeili hokey kalecisi. Nhl'de Los Angeles Kings ile 4 maç oynadı, sonrası malum; bir daha kendisinden haber alınamadı. Bir kere o soyadıyla yaşaması hata. Gerçi açsan baksan sözlüğü, Fukufuji "erdemli, kudretli" manasına geliyordur Allah bilir. Bu Japonlar cidden garip insanlar.