31 Ocak 2013 Perşembe

Yurdum Manzaraları


Fotoya dikkatlice bak. Ne gördüğünü sormayacağım zira bunun sana bana bir faydası olmaz. İstersen olayı iki saniye boyunca kafanda düşünüp sonra hafifçe sırıtabilirsin acaba bunlar hangi mantıkla üretilmiş, bunları alan çıkar mı diye.. That's all.

16 Aralık 2012 Pazar

"Üniversiteye gidip da sikişmeden bitirenin beynini sikeyim" diyordu gölcüklü, endüstri meslek lisesi 3. sınıf öğrencisi serseri yakup. Kavruk tenli,ailesinden aldığı harçlığı sigara, içkiye yatıran bir civanmert idi o. Kavgaların aranan adamıydı. Anlattığına göre yaklaşık 1346 kavgada fiilen bulunmuş hiçbirinde de en ufak bir hasar almadan çıkmış bir winner idi. Zaten gölcükte herkes winner idi. Yakup, bir dönem sigaradan içkiden feragat edip para biriktirince ucuzundan bir mp3 çalar satın almış, içine arkadaşları ile birlikte zevkle- hatta huşu ile- dinledikleri, ruhlarına hitap eden özcan deniz, doğuş, güllü, müslüm gürses şarkıları doldurmuştu.

O gece, sınıf arkadaşları deli rasim -en yakın arkadaşı idi- ve sürekli babasının arabasını kaçırmasıyla nam salmış bulunan şahin ile birlikteydiler( o gece arabayı kaçırmamıştı). İkişer bira almışlar, birincileri bitirmişler, ikincileri henüz yarılamışlardı ki kafaları güzelleşmişti. " Bu aramızda kalsın, kimse 2 birada devrildiğimizi duymasın" dedi Şahin. Gülüyordu, gülüyorlardı. Onlar aşk için kendini üzmeyen delikanlılardı. Kendi hayal sevgililerini her gün aldatıyor, eve atıyor, inletiyorlardı. Hatta yakup un anlattığına göre bir defasında evde yalnız kaldıklarında yakup ve sevgilisi o işi yapmaya karar vermişler ve sevgilisinin kıçı kalorifer peteğini üzerine denk gelecek biçimde halvet olurlarken peteğin yerinden sökülmesi hadisesi vuku bulmuş idi. yakup bunu övünerek anlatıyordu. O akşam da içkili kafalarıyla pek çok kızdan bahsettiler.

Yağmur hafifçe çiselemeye başlamıştı. Şahin üç kişinin arasına girdiği o efsanevi kavgadan söz etmek istedi. Ancak saatler ilerledikçe kavga muhabbeti sarmaz oluyordu. Yarım saat içinde içkinin sarhoş ettiği genç ve civanmert gölcüklüler, karı gibi dedikodu yapmaya koyulmuşlardı. Yağmurun şiddeti artıyordu. Şahin fenalaşmaya başlamıştı. Üstü kapalı bir yer aramaya çıktılar. Bulundukları konum itibariyle eve gitmeleri olanaksızdı Donlarına kadar ıslanmışlardı. Yakup yoldan geçen bir arabaya eliyle "dur" işareti yaptı. Halbuki bir gölcüklü asla otostop yapmazdı. Yağmur altında durdurmaya çalıştığı arabanın durması Yakup'u şaşırttı. Her ne kadar durmasını işaret etmiş olsa dahi böyle bir şey beklemiyordu. Duran araba gök mavisi renkli, altına mavi ışık, kapı kenarlarına da çeşitli ve tarif edilemez aksesuarlar takılmış bir "doğan" idi. Belli ki içinde gençler vardı. Pencere yavaşça indi ve korkunç yüksek bir müzik sesi duyuldu ancak kontağın kapatılmasıyla müzik kesildi. bununla birlikte bir liseliye ait olduğu yüzünden anlaşılan jöleli kafa göründü:

- İyi akşamlar beyler, atlayın.

Yakup, rasim ve kendinden geçmiş bir halde yarı baygın bulunan şahin güçlükle arabaya bindiler. Güçlükle çünkü aracın arka koltuğunda zaten 3 kişi oturuyordu. Biraz sıkıştıklarında açılan yere rasim bindi. Dizinin üzerine dikkatlice yarı baygın Şahin'i yerleştirdi.Şahin in kıçının bir yanağı rasim in diğer yanağı yabancı bir lisenin yabancı bir öğrencisinin bacağının üzerindeydi. Şahin araca girerken kafasını çarpmış olduğundan -ve alkol de çok fena çarpmıştı onu- ağlamaya başlamıştı. Yakup ise ön koltukta oturan ve kendileri ile muhatap olan jöle kafanın dizinin üzerinde kapıya sırtını vermiş, kıvrılarak arabaya sığışmaya çalışıyordu.

Sessizliği arka koltukta oturan iki gencin- daha sonradan birinin isminin harun olduğunu öğreneceğiz- diyaloğu bozdu:

-İngiliz alfabesinde kaç harf var?
-Bizde bile 21 tane olduğuna göre onlarda bi 30-40 tane vardır. Dur bir dakika: 32 mi 33 müydü emin değilim.Sen biliyor musun lan? (arka koltukta şimdi 5 kişi olsalar da önceden 3 kişi idiler ve soru üçüncü şahsa idi)
Üçüncü şahıs cevap vermedi.

Derken araç hareket etmeye başladı. Müzik yeniden başladı. Yakup bir müzik duyduğundan emindi ancak o kadar yüksek sesle dinliyorlardı ki hangi şarkının çaldığını kestiremedi. Aracın içinde kimsenin kimseyi-hatta kendi sesini bile- duymasına imkan vermeyecek bir gürültü vardı şimdi. Yakup her tümsekte yabancı birinin dizinde zıplayıp dururken, tüm bu gürültüde sesinin fark edilmesi zor olduğu halde zır zır zırlayan şahin in arabadaki herkesin tadını kaçırdığını, kendilerini rezil ettiğini düşünüyordu ki arka koltukta en solda oturandan bir inleme, onun yanındakinden de Güllü nün seslendirdiği "biz bize yaşarken geldik oyuna" şarkısının nakarat kısmı "eller kadir kıymet bilmiyor anne" feryadı yükseldi.Ses tellerini yırtarcasına zorluyordu. Yakup o an teypte çalan şarkıya kulak verdiğinde arabanın içinde kopan kıyamaetin (gürültünün, çalan şarkının vs.)güllü nün bu nadide eseri olduğunu, tüm bu gürültü olarak algıladığı şeyin kaynağının kendisinin de favori parçası olan parça olduğunu gördü. Islak yollarda uçarcasına ilerliyorlardı.

Şoför koltuğundaki genç -zindan siyahı bir deri ceket giyinmişti- direksiyonu bir anlığına bıraktı ve sigarasını yaktı. Daha sonra gaz pedalı yakınlarına bıraktığı birasını kavrayıp havaya kaldırdı Güllü inim inim nakaratı tekrarlıyordu. En coşkulu anın geldiğine kani olduğunda " içelim" dedi. Arabaya sonradan binen üç genç dışındaki herkes şişeleri kafaya diktiğinde herkes yaralı(manevi anlamda) ama mutlu idi. Arabanın esas sahipleri yakup,rasim ve şahin' e iyi davrandılar. Onlarla pek çok ortak yönleri olduğunu görmüş gibilerdi. Hatta yakup bir ara yabancı bir kucakta olduğunu unutur gibi oldu.

Islak yolda şahlanmış bir at gibi idi gök mavisi şahin. Ancak yoğun bir koku hafif hafif sızlatmaya başlamıştı burunları...

Tenha bir yere çektiklerinde teypte güllü yorulmuş, deri ceketli şoför kontağı kapatmıştı. Herkes, deri ceketlinin işemek üzere arabayı tenha bir yere çektiğini anlamıştı. Hatta az sonra arka koltuktakilerden ikisi de ona katılmak üzere arabadan inmeye çalışacaklardı.

Yakup gözlerini ovuşturdu. Uykusu gelmişti. Bir anda burnuna uzun süredir hafif hafif gelen kokunun tahammül edilmesi imkansız bir kokuya dönüştüğünü duydu. Arkasına dönüp baktığında bir şey göremedi ama koku insanı feci halde rahatsız eden bir kokuydu. Derken dışarıya işemek için çıkanlardan biri-biraz  sonra isminin harun olduğunu öğreneceğiz- feryat edercesine sesinin yükseltti ve:

-"kim kustu ulan pantolonuma? hangi orospu çocuğu?" dedi.
bu sorunun aslında doğrudan doğruya kendilerine yöneltildiğini anlamak için Yakup'un pantolonu kusmuk içinde kalan gencin gözlerine bakması gerekmiyordu. Ancak yine de baktı. Baktığı yerde acı, kin, dayak görüyordu. Istırap, çile ve sopa...

arabada Şahin, yarı baygın uyurken dışarı sürüklendiğini az da olsa hissetti. Rasim ve Yakup ise yıllar sonra dahi hiçbir şeyi unutmadılar. O gün orada Yakup, bildiği tüm tanrılara (Allah, Yahve,Zeus, Azer Bülbül) sayısız kurtuluş duası etti. Ancak işe yaramadı.

-yapma harun yeter, heriflerin canları çıktı
-amın evlatları sizi insan yerine koyduk arabaya aldık..pat küt.. al sana göt oğlanı.. çat çut.

Her şey bittikten sonra olayların farkına varan, arka koltukta oturan ve öykü boyunca hiç konuşmayan  "üçüncü şahıs" oldu. O, yakup,rasim ve şahin arabaya binerken arka koltukta idi. Ancak hiç ağzını açmamış biraz da kendinden geçmiş haldeydi. Harun un pantolonuna kusanın kendisi olduğunu ölene dek kimseye söylemedi.







25 Kasım 2012 Pazar

Tutunamayanlar

Saçı kökten uca temizlemeyen şampuan
Sakal tersten alındığında rahat bir tıraş sağlamayan tıraş jeli
Yağı azaltılmamış, lif içeriği zengin olmayan ekmek
Katkı maddesi içeren domates salçası
Mario'da ejderhalı bölüme ateşle gelemeyen çocuk
Otobüste alkol alemlerini herkesin duyabileceği şekilde anlatan bakir
Kitap fuarına gidip ne bir kitaba göz atan, ne de bir materyal satın alan kitap kurdu
Sevgilisi mesajlarına cevap vermedikçe bir yeni mesaj daha yazıp ona da cevap alamayınca kızı arayan eleman
PES oynarken her daim Real Madrid-Barcelona maçı yapan ikili
CM oynarken önemli bir maç öncesi oyunu kaydeden genç
Metrobüs kuyruğu mücadelesinde önüne geçen orospu çocuğuna bir şey demeyen vatandaş
İnce eleyip sık dokuyarak aldığı ürünü beğenmeyip iki gün sonra bir kenara koyan tüketici
Saç tipine uygun tüm şampuanları denese de huzura eremeyen müşteri
Ayrıldığı sevgilisi eski sevgilisine dönen zat
İki günde bir kavga edip tartışan, akabinde barışıp sarmaş dolaş olan çift
Hayatını yabancı dizilerdeki karakterle tanımlayamayan sıradan insan





5 Ekim 2012 Cuma

Lokavt



Amerika sınırları içinde, uyuyan bir devken hortlayıverip son bir iki yıldır pek bir popüler oldu bu eylem. İşin özü para konusunda anlaşamamak. Geçen sene NBA'de başlayan lokavt modası bu sene NFL hakemleriyle devam etti ki yedek hakemlerin rezalet yönetimleri bir hayli konuşuluyor şu günlerde(bilhassa Conan O'Brien kardeşimiz birkaç programdır bu konuya takılıyor-bakın Conan O'Brien izliyorum ben, neredesiniz kızlar-). Son olarak NHL yönetimi ile oyuncular birliği, toplu sözleşme konusunda anlaşamadı ve maçlar 24 Ekim'e kadar iptal edildi ki Philadelphia Flyers oyuncuları Claude Giroux ve Daniel Briere bu boşlukta para musluklarını açık tutmak için Almanya takımlarından Eisbaren Berlin ile anlaştılar.
Ben bunu niye yazdım; yeni sezona hazırlık olsun diye yazdım. Isınma turu atmak lazım.


19 Eylül 2012 Çarşamba

SKANDAL

aga kusura bakma özel mesaj yazmayı bilmediğimden blog tarihindeki ilk skandala imza atıp sana ezik gibi buradan yazıyorum :) telefon numaramı sil o hat içindeki numaralarla beraber denize düştü aga yeni numaramı kaydet bir de bu mesajı görüp bana mesaj atınca şuna cevap ver: sende arda nın telefon numarası var mı?

yeni numaram: .(tatlı anının hatırına yazı yerine numarayı silmeyi yeğledim jdkfjlklfd)

17 Eylül 2012 Pazartesi

Moneyball




Hayatımdaki gerçeklerin yüzüme bir tokat gibi vurulması hoşuma gidiyor ghsgjdkhfjlşds

16 Eylül 2012 Pazar

Yine günlerden bir gün götümüz kalkmış

Evet sevgili dostlar, ezikliği malum blogumuzun hayali okuyucuları, merhaba,

başlıkta söylediğim gibi, yine günlerden bir gün götümüz kalkmış, cebimizdeki son paramızla sevdiğimize çikolata almışız. O son parayla yapılamasa bile üzerine para koyarak, biriktirerek yapılması gereken pek çok ödeme olduğu gibi, muhtaç olunan pek çok tüketim ve ihtiyaç maddesi de( gıda, kıyafet vs.) son paramıza göz dikmiş durumda iken hem de.

Elbette bizim 5 kuruşa sahip olmamamız, alacaklıların genital bölgelerinde değil, elbette adamlar verdikleri borcu, uzun zamandır alamadıkları paracıklarını tahsil etmek istiyorlar. ve elbette altı delinmiş ayakkabı, ütüsüz gömlek, çük bölgesi yamalı pantolon üzerimizde isyan ediyor, daha fazla kullanılmak değil," tarihin çöp sepetine" atılmak istiyorlar artık. ama çikolata da mühim haa. cici sevgili rolüne bürünmek, sevimli şaklaban olmak için de değil. maksat sevdiceğin yüzü gülsün, hayali olduğu kadar halden anlamaz baylar.

Gurbet zordur bilirsiniz. evet ama o gurbet yüzünden değil işte tüm bunlar, o gurbet değil benim söz ettiğim; aslında gurbet iki nokta üstüste "parasız  kalınan her yer"dir.

Bizde de var bokluk. zamanında insanlara borcu takmış ortalıktan tüymüşüz.(ayrıca ayakkabının altının delik olduğu görünmesin diye caddelerde sokaklarda moonwalk kasar olmuşuz, hatta bu alanda "Usta öğretici belgesi" kazanmışız hey gidi.)

E tabi alacaklılar da haklı olarak geri istiyorlar liracıklarını. ama kusura bakmayın, aşık bir adamın cebindeki son paranın "yeri var"dır ve o yer bellidir baylar: Çikolata reyonu.

 32 bembeyaz diş görmemize imkan sağlamasa bile, sevgiliyi biraz olsun gülümsetebilecektir o son paramız.

Tatlı yiyip tatlı konuşan bir sevgilidir artık karşımızdaki. Yüzündeki mutluluk bir tesellidir. Ama asıl teselli, biz, kasım soğuğu ( hem de sisli) gecelerde parasızlık yüzünden kara kara düşünürken ne yapacağımızı , gelen " 1 yeni mesaj"dır: " Çikolata için teşekkürler :)"

( son olarak:
okusanıza la bu blogu mal mısınız? gül gibi blog işte.)

5 Eylül 2012 Çarşamba

Get the Gringo

Ahı gitmiş vahı kalmış, kafayı İsa ile bozmuş denen Mel Gibson abimizin pilinin diğer yaşıtlarına oranla daha uzun ömürlü olduğunu gösterdiği, her ne kadar bunu demek istemesem de oynamakla yetinmeyip filmin senaryosunu da yazıp  Payback filmine göndermeler yaptığı film. Nedir onlar; dilencinin parasını alması, sigaran var mı-ateş ister misin muhabbeti, Payback'teki kadar üstünde durulmasa da eşi ve ortağı tarafından sırtından vurulması, vb. Bunlar her filmde olur demeyin, özenle seçilmiş ince göndermeler bunlar. Uzun saçlı, kürdan, siyah giyen bir rakçı gibi konuşmak istemezdim ama durum böyle.



1- Filmin başrolünde güzel kadın oyuncu yok. Benim gibi bir abazan için iç burkan bir olay.
2- Oyunculuklar fena değil. Beklentilerim yüksekti, hayal kırıklığına uğradım, Mel Gibson'dan daha iyi bir film beklerdim diyenin sevgilisini makas pozisyonunda ziksinler.
3- Bir deşarj filmi. Size bir şey vaat etmiyor. Dolambaçlı bir senaryosu yok. Soru işaretleri bırakan sahneler, sonunda aa bu böyle miymiş dedirten bir şey yok. Ferah film.
4- Filmi izlerken güzel olup olmamasındaki en önemli kriterim olan filmi durdurup başka şeylere bakma eyleminde bulunmadım hiç. Demek ki güzel film.
5- Üzülerek söylüyorum feys duvarına yazmayı gerektirecek türden ciks cümleler yok :/
6- Peter Stormare'ın parmak kesme/kestirme huyu tam gaz devam etmekte.
7- Stormare ve Dean Norris'in rolü fazla yok. Hatta Norris 1-2 dakika görünüyor. Burada Breaking Bad izliyormuş numarasına yatıp karı sikme şansımı zorlamak istedim.
8- Filmin sonlarına doğru hapishane müdürüyle yan yana olduğunu anladığı sahneye hastayım.
9- Stoch
10- Alex

8 Ağustos 2012 Çarşamba

Vaslui-Fener



Bugünün Ramazan eğlencesi olacak kuşkusuz bu maç. Kahvede Fb taraftarını izlemek için maç parası verecek ve golün geç gelmesi için dua edecek olan Gs taraftarları eğlenecek en çok ki milli maçtan, Gs'nin maçından bile daha heyecanlı bir şekilde bekliyor adamlar böyle fırsatları. Günün olası eğlence menüsünden bir iki örnek:

Fenerbahçe 60. dakikaya kadar gol bulamazsa adı bildirilmeyen Krasic için: "madem aldın oynat şu Krasic'i be hayvan herif" nidaları yükselecek.

Fenerli topçuya en ufak bir temas, müdahale yokken, oyuncunun kendisi bile faul diye itiraz etmezken kalabalık hep bir ağızdan: "yeter aq be siktin takımı" diye bağıracak, Fenerli topçu rakibin anasını bellediğinde, elemanın bacağından krampon çivisi çıktığında, adam sezonu kapadığında bile "ne var aq bunda anca kendinizi yere atıyorsunuz ibneler" diye çıldıracak.

Ki akşam saat 9 itibariyle ben de bu gruba dahil olarak izleyeceğim maçı. Formamı da giyeceğim ki maç sonu olur da elenirsek çıkan arbedede Fenerli kardeşlerim beni es geçsin. Fenerli olmak bambaşka bir şey, öyle böyle değil.

Katkılarından ötürü Cemalime teşekkürler, turla döneceğiz işalla hsgjkhdlfş